‘Papatya’ bundan birkaç yıl önce girdi hayatıma, hikayesi ile birlikte…

Adler Koçluk eğitimi sırasında yaptığımız zihinsel bir egzersiz ve hemen ardından yapılan Koçluk seansı bana hayatımda önemli bir rol oynayacak bu metaforu keşfedip ortaya çıkarmama yardımcı oldu.

Etkisini ve gücünü hala dün gibi hatırlıyorum, hikayesini de;

Amaç; egzersiz sonrası hissettiklerimizi yansıtmamız için bize çizdirdikleri bir resim üzerinden farkındalık kazanmamızı sağlamaktı.

Soru soruyu takip etti, konu konuyu açtı ve biz Koç’umla birlikte çok derinlere daldık.

Bana bulunduğum yeri ve çevresini kendisine tarif etmemi istediğinde, kendimi aniden uzun kurak bir yolda yürürken buldum. Gökyüzü ve bulutlar masmavi, güneş tepede etkisini gösteriyordu. Uçsuz bucaksız bir çöldeydim adeta… tek bir yeşillik bile gözüme ilişmiyordu. Burnumda toz toprak kokusu, derin bir sessizlik vardı.

Derken yolda karşıma müthiş güzellikte bir Papatya çıkıverdi. Fark edip, şaşırdım.

Derinliği olan sonra sorular birbirini kovaladıkça, cevaplarını hayatı her daim doyasıya yaşamaktan yana olan Papatya verdi.

Birçok pencere açıldı önümde, yüksek bir enerji ve güçle doldum.

Dikkatli bakmadan geçip gitsem göremeyecektim diye hayıflandım önce, sonra onu fark ettiğime sevinerek sahiplendim.

Seans bitti, biz eğitime geri döndük.

Günün sonunda katılımcılardan sevgili Desen her birimize birer dal vermek üzere yanında bir demet Papatya getirdiğini ve bunun bir tesadüf olamayacağını söyleyerek demeti olduğu gibi bana verdi.

İşte o günden sonra hayatımda pek çok şey değişti.

Papatyanın üzerimdeki pozitif, enerji veren, büyülü etkisini artık her yerde, zihnimde ve kalbimde taşıyorum.

Ondan – yani kendimden – sonsuz bir güç alıyorum…